Ekonomi

Merkez Bankası faiz artışı için sinyal vermek zorunda

ERDAL SAĞLAM

Merkez Bankası, piyasalarda yaşanan panik nedeniyle seçim sonrasında alması beklenen ek sıkılaşma tedbirlerini öne çekti, bu tedbirlere sürekli yenilerini ekliyor. Mevcut eğilim, bu hafta yapılacak Merkez Bankası faiz toplantısında faiz artışı yapılmayacağının da işareti olarak görülüyor.

Bu hafta faiz kararlarının alındığı hafta olacak. ABD Merkez Bankası FED’in faiz toplantısının ardından TC Merkez Bankası’nın faiz toplantısı yapılacak. FED’den faiz indirimi beklenmiyor ama faiz indirim takvimine ilişkin toplantıdan çıkacak sinyaller tüm dünya ekonomisini etkileyecek. Türkiye gibi ülkelere fon akışının zamanlamasını göstermesi açısından da kritik öneme sahip.

Bizde ise yine “faiz artışı gerektiğinin düşünüldüğü ama faiz artışı yapılmasının beklenmediği bir toplantı” daha yapılması bekleniyor. Beklentilerin giderek kötüleşmesi, döviz ve altına olan talebin canlılığını koruması, rezervlerdeki erimenin hızlanması, aslında faiz artışı ihtiyacını gösteriyor. Ancak, neredeyse hiç kimse, bu haftaki toplantıda faiz artışı yapılmasını beklemiyor.

Bu beklentinin en önemli nedenlerinden biri, ay sonunda yapılacak yerel seçimler. Yüzde 45’e çıkarılan politika faizinin seçim öncesi tekrar artırılması beklenmezken, bu da yine “teknik olarak gerekse de siyasi kaygılarla gereken kararın alınamadığını” gösteriyor. Yaşananlar, yeniden ek sıkılaşma gereken bir piyasa ikliminde olduğumuzu, bunun için faiz artışı yapılarak en kesin sonucun alınabileceğini işaret ediyor. Merkez Bankası’nın son günlerde piyasalar için aldığı ek sıkılaşma tedbirlerinin sürekli hale gelmesi de, faizleri artırmadan yan tedbirlerle ek sıkılaşma yapılmaya çalışıldığını gösteriyor. Yani seçimlere kadar politika faizi artırılmadan yan tedbirlerle piyasalar tutulmaya çalışılacak.

Peki, yan tedbirler yetecek mi? Başka bir deyişle; seçime kadar yan tedbirlerle idare edilse bile, seçim sonrası ek faiz artışı yapmak gerekmeyecek mi?

Bu soruyu yanıtlamadan önce mevcut durumu özetlemekte fayda var. Bu ayın başında piyasalarda yaşanan panik yumuşasa da, henüz sönmüş değil. Geçen hafta içerisinde özellikle küçük tasarrufçunun altın ve dövize talebi canlı devam etti. Çeyrek altın talebi çok fazla arttı, kuyumcularda altın bulunamayınca, Darphane ek altın basımı için çift vardiya çalışmaya başladı. Dövize talebinin canlılığı da döviz büfeleri önündeki kuyruklardan açıkça anlaşılıyor.

SEÇİM SONRASI FAİZ ARTIŞININ SİNYALİ VERİLECEK Mİ?

8 Mart haftasındaki veriler vatandaşın döviz alıp bir bölümünü yastık altına çektiğini, bu arada bankalarda döviz hesaplarını artırdıklarını gösterdi.

Geçtiğimiz hafta da bu eğilim devam etti. Bu nedenle döviz rezervlerindeki hızlı erime de sürdü; 15 Mart itibariyle swap hariç kamu dahil net döviz rezervlerinin eksi 70 milyar doların altına indi. En son Mayıs seçimleri öncesi eksi 77 milyar dolara kadar inilmişti. Mevcut eğilim devam ettiği takdirde, bu dip rakama inilmese de eksi 75 milyar dolarlara kadar inilebileceği tahmin ediliyor.

Merkez Bankası’nın aldığı yan tedbirlere gelince… İki hafta önce aldığı kredi artışlarına sınır getiren, yükümlülüklere uymayan bankalara sert zorunlu karşılık yaptırımı getiren kararlar etkili oldu. Yanı sıra tebliğ çıkarılmadan, bankalara yapılan telkinle kredi kartlarında nakit çekimi ve toplam limit sınırlamaları getirildi. Son olarak hafta sonunda kredi kartı faiz oranları artırıldı.

Tüm bunların talebin kesilmesinde önemli rol oynaması bekleniyor. Bu tedbirler büyük ihtimalle seçim sonrasında alınacaktı ama piyasalardaki paniği önlemek için öne çekildi. Yani seçimlere gitmeden, zorunlu olarak piyasalarda, talep ayağında önemli bir sıkılaştırma yapılmak zorunda kaldı.

Ancak krediler sınırlanırken TL mevduat faizlerinde, özellikle de küçük tasarrufçunun TL’ye talep göstermesi için gereken tedbirlerin alınmadığı görülüyor. Bu da döviz ve altına talebin devam etmesinde en önemli faktör. Bankalar, hem daha ucuz likidite yarattıkları Merkez Bankası’ndaki swaplarını artırdılar, hem de kredilerin kısılmasına bağlı ek kaynak ihtiyaçları azaldığı için, TL mevduatlarına istenen faiz oranlarını vermeye yanaşmıyorlar. Böyle olunca da özellikle düşük faiz teklif edilen küçük tasarruf sahipleri, enflasyona karşı kendilerini korumak için, tasarruflarını “nasıl olsa artar” diyerek altın ve dövize yatırmaya devam ediyorlar.

Bu gelişmelerin yanında piyasaların yılsonu enflasyon beklentilerinin de önemli ölçüde yükseldiği gözlendi. Piyasaların beklentisi 44.19’a çıkarken, bu Merkez Bankası’nın yıl sonu için belirlediği yüzde 36 hedefinin hayal olduğu, hedef bandındaki yüzde 42’ye bile inilemeyeceğini açıkça gösteriyor.

İşte bu nedenle ek faiz artışı yapılmasının zorunlu hale geldiği konusunda neredeyse herkes mutabık. Çünkü Merkez Bankası daha geçen ay, yıl sonu yüzde 36 enflasyon hedefini korumuş, beklentiler hedefe yaklaşmadığı takdirde ek sıkılaşma kararı alacağını belirtmişti.

Keşke sürpriz yapıp piyasaları sakinleştirse ama Merkez Bankası’nın bu hafta faiz artırması beklenmiyor. Ancak faiz artırmasa bile faiz kararı metninde, seçimden sonra faiz artışına gidebileceğini güçlü bir şekilde ima etmesi gerekiyor. Eğer bu sinyali vermezse seçimden önceki son haftada, piyasalardaki paniğin yeniden arttığına şahit olabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu